
Temel Bilimler Eğitim Modeli Maarif Sohbetleri’nde Masaya Yatırıldı
Prof. Dr. Salim Yüce – Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı
Maarif Platformu’nun gelenekselleşen Çarşamba Sohbetleri, 34. bölümünde Türkiye’nin geleceği için kritik öneme sahip olan temel bilimleri masaya yatırdı. 17 Aralık 2025 tarihinde gerçekleştirilen yayında, fen-edebiyat fakültelerinin mevcut durumu ve bu fakültelerin çağın gereksinimlerine göre nasıl yeniden yapılandırılabileceği derinlemesine tartışıldı.
Moderatörlüğünü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gürkan Ergen’in üstlendiği programa, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salim Yüce konuk oldu. “Temel Bilimler Eğitimi Modeli Tanıtım Kataloğu Değerlendirmesi” başlığı altında sunumunu gerçekleştiren Yüce, temel bilimlerin sadece akademiye eleman yetiştiren alanlar olmaktan çıkarılıp, üretim ekosisteminin aktif bir bileşeni haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Programın video kaydına ve yayında tanıtılan eğitim modeli kataloğuna aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
📺 Yayın Kaydını İzlemek İçin: YouTube Bağlantısı
📖 Eğitim Modeli Kataloğunu İncelemek İçin: Temel Bilimler Eğitim Modeli Tanıtım Kataloğu
Maarif Platformu Çarşamba Sohbetleri’nin 34. bölümünde, Prof. Dr. Salim Yüce’nin konuyla ilgili sunumu ve gelen sorulara verdiği yanıtlar yer almaktadır. Programda ayrıca Prof. Dr. Said Ceyhan, Doç. Dr. Mehmet Ali Gündoğdu ve Doç. Dr. Gürkan Ergen hocalarımızın temel bilimlerin mevcut durumu ve geleceğine dair değerlendirmelerini ve yorumlarını bulabilirsiniz.
Programın ardından konuyla ilgili Prof. Dr. Osman Çakmak ve Doç. Dr. Gürkan Ergen aşağıda bulunan değerlendirmeleri kaleme aldılar.
Türkiye’de temel bilimler uzun süredir sessiz bir soru işaretiyle karşı karşıya
Herkes onların vazgeçilmez olduğunu söylüyor ama iş kaynak, yönelim ve gelecek tasavvuruna gelince cümleler yarım kalıyor. Fen-Edebiyat Fakülteleri bir bakıma güçlü bir motoru olan, fakat yakıtı düzensiz verilen bir araç gibi; potansiyel var, yön var ama süreklilik sorunu büyük.
Bu mesele, Maarif Platformu Çarşamba Sohbetleri’nin 34. bölümünde somut bir zeminde ele alındı. Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Salim Yüce’nin konuk olduğu programda, 17 Aralık 2025 tarihinde “Temel Bilimler Eğitimi Modeli Tanıtım Kataloğu Değerlendirmesi” başlığı altında, Türkiye’de temel bilimlerin neden zorlandığı ve bu çıkmazdan nasıl çıkılabileceği tartışıldı. Moderatörlüğü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gürkan Ergen üstlendi.
Yüce’nin sunumu, yalnızca bir fakülte uygulamasını tanıtmakla kalmadı; aynı zamanda temel bilimlerin Türkiye’de neden “kaynak bulmakta zorlanan ama her strateji belgesinde adı geçen” alanlar hâline geldiğine dair önemli ipuçları sundu. Yüce’ye göre sorun, müfredatın eskimesinden ziyade temel bilimlerin çağın diliyle yeniden ilişkilendirilememesi. Fizik, kimya, matematik ya da biyoloji hâlâ merkezde; fakat bu merkez, yapay zekâdan veri analitiğine, etik tartışmalardan disiplinlerarası düşünmeye açılmadığında gençler için cazibesini kaybediyor.
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi bünyesinde geliştirilen “Temel Bilimler Eğitimi Modeli” tam da bu noktadan hareketle tasarlanmış. Model; yalnızca ders listelerini güncelleyen klasik bir reform değil, fakültenin tamamını kapsayan bütüncül bir yeniden konumlandırma girişimi olarak ele alınıyor. Yapay zekâ okuryazarlığı, temel bilgisayar teknolojileri, kariyer planlama, mesleki etik ve sosyal sorumluluk gibi tüm bölümlerin ortak aldığı dersler; bölüm içi ve bölümler arası sertifika programları; lisans düzeyinde araştırma kültürünü besleyen seminerler, çalıştaylar ve bitirme tezi poster sunumları bu yaklaşımın temel ayaklarını oluşturuyor.
Buradaki kritik nokta şu: Temel bilimler “sadece akademiye eleman yetiştiren” alanlar olmaktan çıkarılıp, üretim ekosisteminin aktif bileşeni hâline getirilmeye çalışılıyor. Yüce’nin ifadesiyle, Ar-Ge birimleri kurabilen, yöneten ve geliştiren insan kaynağının adresi hâlâ temel bilimlerdir; fakat bu adres uzun süredir yeterince beslenmiyor.
Modelin tasarım sürecinde her bölüm için uluslararası kıyaslama komisyonlarının kurulması, bu komisyonların raporlarının üst komisyonda tartışılması ve öğrencilerden mezunlara, akademisyenlerden kamu-özel sektör temsilcilerine kadar geniş bir paydaş grubuyla ihtiyaç analizi yapılması, aslında Türkiye’de sıkça eksik kalan bir noktaya işaret ediyor: Kararların masa başında değil, sahada verilmesi.
Yüce, bu yaklaşımı görünür kılmak ve fen-edebiyat fakültelerine yönelik yerleşik algıları sorgulatmak amacıyla bir “Temel Bilimler Eğitimi Modeli Tanıtım Kataloğu” da hazırladıklarını ve bu çalışmayı üniversitelerle ve yükseköğretim kurumlarıyla paylaştıklarını belirtti. Çünkü sorun sadece eğitim vermek değil; temel bilimlerin neden vazgeçilmez olduğunu anlatmak.
İki yıldır uygulanan modelin sonuçları ise dikkat çekici. Öğrenci motivasyonunun arttığı, kariyer planlama süreçlerinin daha gerçekçi hâle geldiği, sertifika programlarına katılan öğrencilerin nitelikli alanlarda daha kolay istihdam edilebildiği ve üniversite-sektör iş birliklerinin hızla arttığı ifade edildi. Bu tablo, “Fen-Edebiyat mezunu ne iş yapar?” sorusunun aslında yanlış sorulduğunu gösteriyor; doğru soru şu: Fen-Edebiyat mezununu hangi yetkinliklerle donatıyoruz?
Programın soru-cevap bölümünde dile getirilen ortak kanaat ise netti: Yıldız Teknik Üniversitesi’nde uygulanan bu model ya da benzer yaklaşımlar yaygınlaşmadıkça, Türkiye’de temel bilimler hep stratejik önemde ilan edilip pratikte geri planda bırakılmaya devam edecek. Oysa bilim ağacının meyve vermesi için önce köklerinin beslenmesi gerekiyor. Fen-Edebiyat Fakülteleri de tam olarak bu kökler.
Prof. Dr. Osman Çakmak
Maarif Platformu Başkanı
Temel Bilimler Eğitim Modelinin Analizi
Öncelikle şunu belirtmeliyim modelin içeriği kesinlikle çok zengin ve geliştirilmiş dolayısıyla çok farklı alanlarda ve konularda öğrencilerin sertifikalar aracılığıyla daha derinlikli bilgi ve beceri kazanmasını sağlayacak nitelikte. Fakat bu felsefe ve içeriklere dair ayrıntılı değerlendirmelerini alandan uzman hocalarımızın yapmasının daha yerinde olacağı kanaatinde.
İkinci olarak ise şahsen böyle bir adamı ve çalışmayı çok anlamlı ve çok kıymetli buluyorum. Çünkü benim kanaatimce hatta bütün fakülteler aslında kendilerine münhasır kendilerine özel misyon ve vizyon çerçevesinde tabiri uygunsa bir kimlik ve profil ortaya koymalıdırlar. Kendilerini diğer fakültelerden ayırt eden temel özelliklerin neler olduğunu ve nasıl farklılıklar sunduklarını mutlaka takvim etmelidirler. Salim hocamızın bu gayreti ve geliştirdiği eğitim kataloğu bu bakımdan açıkçası çok kıymetli ve özel olduğunu ifade etmeliyim.
Hocamızın gayreti özellikle fenle ve edebiyat fakültelerinin ana araştırma alanlarını ve içeriklerini oluşturan temel bilimlere vurgu yapıp dikkat çekmesi de ayrı bir önem arz etmektedir.
Aslında tüm bilimseldir disiplinler dolayısıyla bilim dalları ve alanları temel bilimleri oluştururlar dolayısıyla bunların hiçbiri öğrenilmesi yalnızca mesleki eğitime Kurban edilemez.
Bilhassa fen edebiyat fakültelerinin kaybettiği profil nedeniyle öğrenci kazanmak adına öğretmenlik vaat etme yoluna gitmeleri bu temel bilimlere dolayısıyla da kendi fakültelerini kanaatimce farkında olmadan da olsa bir ihanettir.
Çünkü ortaokul ve liseye öğrencilerine eğitim vermek amacıyla öğrenilen veyahut öğrenilmesi gereken fizik matematik kimya ve benzeri temel bilim alanları Çocuklara dönük olmaları yönüyle çok daha yüzeyseldir. Oysaki Tam da fen ve edebiyat fakültelerinin asıl vizyon ve misyonları olan bilimsel derinlikte bu Temel bilim alanlarına dair çalışmalar yapmak Ülkeler hatta tüm dünya için hayati bir öneme sahiptirler. Dolayısıyla bunu gözden kaçırmak ciddi bir sorumsuzluktur.
Hocamızın ortaya koyduğu ve sunduğu bu müfredat tam da bu sorumluluğu üstlenmenin etkili örneklerinden birisidir.
Üniversite tercihlerinde bilhassa da belli fakülte tercihlerinde adaylar alan uzmanı olmadıkları için bu alanların enginliklerine, zenginliklerine, derinliklerine ve sunduğu imkanlara dair doğal olarak çok fikir sahibi değiller ve bir alan uzmanı kadar sahip olmaları beklenemez de. Bu konuda derinlikli fikirlere, bilgi ve donanıma sahip olması gerekenler tam da bu fakültelerde görev yapan akademisyenlerin yani alan uzmanlarının kendileridir.
Hatta bu fakülteyi neden tercih ettiğini tam kestiremeyen öğrenciye dahi ortaya koyduğu kimlik vizyon misyon profil ve gösterdiği imkan ve yollarla öğrenciyi heyecanla andırması gereken yine bu fakültedeki akademisyen yani bilim uzmanları mıdır.
Kendi adıma bu çalışmada tam da böyle bir gayret gördüğüm için ve adaylara çok yönlü farklı konularda sertifikalar aracılığıyla geniş bir yetkinlik yelpazesi sunması bakımından dolayısıyla öğrencilere tam da bu nedenle burada olmalıyım fikrine ulaştıracak bir potansiyele sahip olduğu kanaatindeyim.
Bu çerçevede de bu çalışma bütün fakültelere bir örnek teşkil edecek niteliktedir.
Başta Salim hocamız olmak üzere emeği geçen herkese en kalbi şükranlarımı iletmeyi bir borç biliyorum.
Doç. Dr. Gürkan Ergen
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi



