Faaliyetler

Medya ve Köpük Bilinç: Toplumsal Hafıza, Kimlik ve Karakter Üzerine Bir İnceleme

Dr. Taner Erol – Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Halkla İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

Günümüz dünyasında medya, yalnızca gündelik yaşamın akışını değil, bireyin hakikati algılayış biçimini de belirlemektedir. Ancak bu belirleyicilik, çoğu zaman kalıcı ve köklü bir bilinç inşa etmek yerine kısa süreli, yüzeysel ve dağılmaya meyilli bir “köpük bilinç” üretir.

Köpük bilinç; tıpkı köpüğün anlık parlaması ve ardından kaybolması gibi, bireylerin gündemlerini hızla yönlendirir fakat uzun vadede kalıcı bir etki bırakmaz. Sosyal medyada birkaç gün boyunca yoğun biçimde tartışılan bir başlığın, kısa süre sonra kolektif hafızadan tamamen silinmesi bu durumun en çarpıcı örneklerinden biridir. Böyle bir bilinç yapısı, toplumsal düzeyde hafıza kaybı ve yüzeysel katılıma, bireysel düzeyde ise dikkat dağınıklığı, sahte bilgiye açıklık ve karar verme zorluklarına yol açar.

Köpük bilincin en tehlikeli boyutu

Köpük bilinç bireyin değerler sistemi, alışkanlıkları ve ahlaki tutumlarını da derinden etkiler. Karakterin sabır, empati ve sorumluluk gibi kalıcı erdemlerle inşa edilmesi gerekirken; medya çağında bireyler daha çok popüler trendlerle beslenir, ilkeler yerine geçici gündemlere bağlı kararlar alır. Özellikle gençlerde sosyal medya fenomenleri ve influencer figürleri hızla rol model haline gelirken, aile, öğretmen ya da toplumsal önderlerin yerini geçici popülerlikler alır. Bu süreç, benlik algısını da yüzeyselleştirir; kişi “Ben kimim?” sorusunu içsel değerleriyle değil, “Başkaları beni nasıl görüyor?” sorusuyla yanıtlamaya başlar. Böylece karakterin temeli kalıcılık değil, geçicilik üzerine kurulur.

Köpük bilincin en tehlikeli boyutu, yalnızca yüzeysel bir kimlik üretmekle kalmayıp, algı yönetimi, subliminal mesajlar ve bilinçaltı teknikleriyle bireyin kişilik inşasına doğrudan etki etmesidir. İlk bakışta geçici görünen medya mesajları tekrarlarla bilinçaltına yerleşerek bireyin değerler dünyasını dönüştürme gücüne sahiptir. Bu durum, haz ve hız odaklı, milli ve manevi değerlerden uzak, tüketim merkezli bir kişilik yapısının ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Köpük bilinç yüzeysel görünse de bilinçaltına sızma kapasitesi nedeniyle kalıcı olumsuz etkiler bırakabilir.

Mağara alegorisindeki gölgeler

Bu noktada ülkemizdeki televizyon programlarının, dizi ve sinema sektörünün içerik üretiminde çoğu zaman hassas davranmadığı görülmektedir. Milli ve manevi yapımıza uygun olmayan senaryolar, aile yapısını ve toplumsal değerleri zedeleyici bir etki doğurmakta, ekran aracılığıyla topluma taşınan olumsuz davranış biçimleri zamanla sıradanlaştırılmaktadır. Netflix gibi platformlar ise sapkınlıkları normalleştiren ve teşvik eden içerikleri kontrolsüzce yaygınlaştırmakta, buna karşı ciddi bir denetim mekanizması geliştirilememektedir. Özellikle çocuklara yönelik çizgi film ve animasyon içerikleri, milli kültürle uyumlu ve pedagojik açıdan sağlıklı alternatiflerin eksikliği nedeniyle ciddi sorunlar barındırmaktadır. Mevcut denetim mekanizmaları bu alanda yetersiz kalmakta, çizgi film ve karikatür üretiminde de özgün, değer odaklı eserler ortaya konulamamaktadır. Kadın programları ise Anadolu irfanını ıskalayan, aile bağlarını zayıflatan ve toplumun manevi kökleriyle çatışan bir içerik çizgisiyle olumsuz katkılar sunmaktadır.

Felsefi açıdan bakıldığında köpük bilinç, Platon’un mağara alegorisindeki gölgeler gibidir: birey hakikati değil, sadece yansımalarını görür. Hakikatin yerini imajların alması, insanı özgür iradeden de mahrum bırakır. Algı yönetimi teknikleriyle birey, kendi seçimini yaptığını düşünse bile aslında manipülatif yönlendirmelere boyun eğmektedir. Heidegger’in işaret ettiği gibi, insanın otantik varoluşu zamanla kurduğu ilişkide saklıdır; ancak medya çağında zaman, anlık uyarıcıların sürekli tüketimine hapsedilmiştir. Bu da bireyde sabırsızlık, hız tutkusu ve sürekli haz arayışına yol açar. Aristoteles’in erdem etiğinde vurguladığı sabır, adalet ve ölçülülük gibi değerler yerine bugün beğeni sayısı ve görünürlük yeni erdem ölçütleri haline gelmiştir. Bu süreç bireyi etik olandan estetik olana, kalıcı olandan geçici olana savurmaktadır.

Bütün bu tablo karşısında çözüm, köpük bilincin farkına varmak ve onu aşacak bilinç katmanları geliştirmektir. Eleştirel medya okuryazarlığı, bireye bilgiyi sorgulama ve bağlamına yerleştirme yetisi kazandırır; değerler eğitimi, kalıcı erdemlerin geçici trendlerin önüne geçmesini sağlar; rol model çeşitliliği, gençleri yalnızca sosyal medya fenomenleriyle değil bilim insanları, sanatçılar ve düşünürlerle de buluşturarak karakter gelişimini güçlendirir; dijital detoks ve zaman yönetimi ise bireyin kendi iç dünyasıyla bağ kurmasına imkân tanır.

Sonuç olarak, köpük bilinç bireyleri ve toplumları yüzeyselleştirme eğilimindedir. Fakat bu eğilim karşısında kalıcı bir bilinç ve sağlam bir karakter inşa etmek mümkündür. Bunun yolu, eleştirel medya bilinci, değerler eğitimi, sağlıklı rol modeller, alternatif içerik üretimi ve zaman yönetimi disiplininden geçmektedir. Böylece köpük gibi kaybolan algılardan, kalıcı bir hakikat ve güçlü bir toplumsal hafıza inşa edilebilir.

İmajoloji Nedir? Nereden Çıktı?

İmajoloji, 2001 yılında Prof. Dr. Ali Öztürk tarafından Türkiye’de geliştirilen, tamamen özgün ve disiplinlerarası bir kuramdır. Batı merkezci ve oldukça geç şekillenmeye başlayan, daha çok edebi ve medya temsillerinin imaj analizine dayalı boyutunu öne çıkaran “imagology” yaklaşımlarından farklı olarak, Öztürk’ün imajoloji kavramı imgeleri sadece temsil değil, bilginin bizzat kendisi olarak ele alır.Bu yaklaşım, imge epistemolojisine dayanır.

Bu çalışma, insanlığın yatay ve dikey bütün düzlemlerinin imge inşasının hangi prensiplere göre şekil aldığına bağlı olarak ele alınan mitoloji-kutsallıktan başlayıp bütün toplumsal süreci analiz eden, günümüz sorunlarını yeniden ele alan imge epistemoloji temelli bir disiplindir. Yani imaj, sadece görsel değil; düşünsel, kültürel, ideolojik ve tarihsel bir bilgi taşıyıcısıdır.

Ali Öztürk’ün imajolojisi; felsefe, medya, sosyoloji, iletişim, estetik ve dijital kültürle birleşir. “Sanalite”, “köpük bilinç”, “imge duvarı” gibi kavramlarla günümüz dijital bilinç yapılarını çözümler. Türkiye’den doğan bu kuram, klasik Avrupa odaklı analizleri aşarak yeni bir bilinç modeli, bilgi teorisi ve eleştirel bakış sunuyor.İmajoloji: yalnızca imgeleri çözümleyen değil, çağın ruhunu anlamlandıran bir düşünce disiplini.

  • Digital-Awareness Age and Foam Consciousness Cycle: A Model Essay on the New Form of Consciousness

https://aperta.ulakbim.gov.tr/record/263333https://aperta.ulakbim.gov.tr/record/228237

  • Sosyal Bilimlerde Kitap/Metin İnceleme ve Kritiğinin Temel Sorunları ile Kitabın Metamorfozu Üzerine  Siber Küresel: Nano-İnsan,Sanalite Toplum ve Diji-Topluluklar(Qu-Post Pandemi Sonrası Dünya)*ALİ ÖZTÜRK  

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1353747

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu